Hoşgeldin 2025
Dünyada barış, her yerde demokrasi
Öncelikle, Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği olarak dostlarımızın yeni yılını kutlar, sağlık, mutluluk ve esenlik dileriz.
Sevgili dostlar,
Savaş çığırtkanlarının seslerinin son zamanlarda giderek yükselmeye başladığını siz de fark etmişsinizdir. ‘Üçüncü Dünya Savaşı’ söylemleri pervasızca ortalıkta dolaşıyor. NATO’nun yeni genel sekreteri Mark Rutte hiç çekinmeden ‘psikolojik olarak savaşa hazırlanmalıyız’ diyor. ABD’nin yeni başkanı Trump NATO harcamalarının iki kat artırılmasını istiyor. Neden? Neden birbirimizi öldürmek için silahlanmak, daha çok silahlanmak zorundayız? Neden halkların birbirine düşman olup, kan dökülmesini istiyorlar?
Çünkü yıllardır silah depolarında birikmiş olan silahların kullanılması ve yeni silahların denenmesi gerekiyor. Dünyadaki silah ticaretinin yılda birbuçuk trilyon dolar olduğunu anımsarsak savaş çığırtkanlarının seslerinin neden yükseldiğini daha iyi anlarız. Bu inanılmaz rakamın aslan payının ABD ve belirli NATO ülkelerine gittiğini ve silah fabrikatörlerinin kasalarını doldurduğunu söylemeye gerek bile yok. Ayrıca onlar, savaş tehlikesiyle korkutarak emekçilerin toplumsal ve demokratik taleplerini sindirmeye çalışıyorlar. Çünkü onlar kandan ve sömürüden besleniyorlar.
Ne yazık ki geçen yıla göre dünyada artan sadece savaş tehlikesi değildir, aynı zamanda demokrasiler de tehdit altındadır. Anti-demokratik, ırkçı, neo-faşist çevreler güçlerini son yıllarda olağanüstü artırmaya başladılar. ABD’den Çin’e kadar tüm dünyayı etkisi altına alan bir otoriterleşme dalgası hüküm sürüyor, adım adım özgürlükler kısıtlanıyor. Demokrasinin kalesi olarak bilinen Avrupa’da ırkçı, yabancı düşmanı partilerin seçimlerden birinci parti olarak çıkması hiç hayra alamet değildir. ABD’de ırkçı, neo-faşist söylemlerde bulunan Trump’ın seçimleri kazanması dünyadaki anti-demokratik, otoriter eğilimleri artıracaktır. Bu gidişat kesinlikle iyi değildir. Çünkü insanlık benzer dönemleri daha önce de yaşadı ve sonu felaketle bitti.
Benzer bir sorunu Hollanda’da da yaşıyoruz. Irkçılığı mahkeme kararıyla tescillenmiş malum kişinin ‘tek kişilik’ partisi seçimlerde birinci parti olarak çıktı ve diğer üç sağ parti ile birlikte aşırı sağ bir koalisyon hükümeti oluşturdular. Yaklaşık bir yıldır işbaşındalar ama hiç bir sorunu çözemiyorlar. Aksine her alanda sorunlar ağırlaşıyor. Ayrıca Hollanda’nın uluslararası imajı ağır yara aldı. Biz bu hükümet işbaşına geldiği zaman sorunları çözemeyeceğini zaten söylemiştik. Yine aynısını söylüyoruz. Hiç bir sorunu köklü olarak çözemeyecekler ve muhtemelen önümüzdeki seçime kalmadan rezil olup çekilmek zorunda kalacaklar. Kendi içlerindeki tepişmeleri bunu gösteriyor.
Yalnız bu arada muhalefete de bir çift sözümüz var. Göç konusu da dahil sorunların çevresinde dolaşıp, aşırı sağcı, popülist politikacılara meydanı boş bırakmayın. Sorunlara köklü çözüm getiren projeler geliştirin ve bunu halka ikna edici bir şekilde anlatın. Den Haag’daki lüks salonlardan çıkıp, halkla buluşun ve onları dinleyin. Sivil toplum örgütleriyle daha sıkı bir diyalog geliştirin.
Ortadoğu’da insanlık dışı bir trajedi yaşanıyor. İsrail devletinin Gazze’de uyguladığı soykırım hepimizin gözü önünde devam ediyor. Uluslararası Adalet Divanı İsrail’in soykırım uyguladığının güçlü kanıtları olduğunu açıkladı ve İsrail Başbakanı Netanyahu hakkında savaş suçlusu olarak tutuklanma kararı çıkardı. Giderek daha geniş çevreler bu görüşü dile getirmeye başladılar. İnanıyoruz ki, hem İsrail devleti, hem de onu destekleyen ülkeler bir gün sanık sandalyesine oturacaklar ve Filistin özgür olacaktır. Unutmamak gerekir ki Filistin sorunu çözülmeden Ortadoğu’ya huzur gelmez. Ortadoğu’ya huzur gelmezse Avrupa’ya huzur gelmesini kimse beklemesin, çünkü Ortadoğu Avrupa’nın yanıbaşında ve onun yumuşak karnını oluşturuyor.
Elbette Ortadoğu’nun sorunu sadece Filistin konusu değildir. Kürt sorunu ve çağdışı diktatörlükler diğer önemli konuları oluşturuyor. Hiç kimse ilelebet bu sorunların sürmesini beklemesin. Demokrasi ve özgürlük rüzgarları bir gün bu coğrafyada da esecek ve insanlar ayaklarındaki prangaları söküp atacaktır. O günler uzak değildir.
Türkiye’ye gelince. Erdoğan uyguladığı yanlış ekonomik kararlarla memleketi uçurumun kenarına getirip bıraktı. Hayat pahalılığı, enflasyon, yolsuzluklar, adam kayırmacılık almış başını gidiyor. Zamların ve baskıların altında ezilen emekçiler her gün sokaklarda, meydanlarda, iş yerlerinde protesto gösterilerinde bulunuyorlar. Önümüzdeki seçimleri zorda gören AKP-MHP koalisyonu sözde ‘Kürt açılımı’ ile Kürtlerin bir kısmının desteğini kazanıp Erdoğan’ın yeniden başkan olabilmesinin yolunu açmaya çalışıyorlar.
Onların derdi elbette Kürt sorununu demokratik temelde ve köklü olarak çözmek değildir. Amaçları mevcut islami, otoriter rejimi konsolide edip, uzun süre iktidarda kalmaktır. Kürt sorunu ancak demokratik bir ortamda eşitlik ve özgürlük temelinde çözülebilir. Bu rejim sona ermeden ne bu sorunu, ne de başka sorunları köklü olarak çözmek olanaklı değildir.
Ne var ki, bu anti-demokratik rejime son vermek için muhalefetin bir an önce toparlanması gerekir. Bu konuda da en büyük görev ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi-CHP’ye ve üçüncü büyük parti olarak Halkların Demokratik ve Eşitlik Partisi-DEM’e düşüyor. CHP ve DEM’in yapacağı demokrasi için güçbirliği toplumda yeni bir sinerji yaratabilir, bu rejime muhalif olan tüm güçlerin birliğini sağlayabilir ve Türkiye’nin önünü açabilir. Şu aşamada başka bir somut çözüm görünmüyor.
Sevgili dostlar,
Dünyamızın ve insanlığın üzerinde biriken tüm kara bulutlara rağmen yeni yılda ufkunuzun aydınlık, günlerinizin neşe içerisinde geçmesini ve her şeyin gönlünüzce olmasını diliyoruz.
Hoşça kalın.
Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB)