14 Aralık 2014 tarihindeki konferans için açış konuşması
Değerli misafirler,
Sevgili dostlar,
Bu önemli günde bizi yalnız bırakmadığınız ve etkinliğimize katıldığınız için örgütümuz HTİB adına size teşekkür ediyorum ve hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Tarihi iki olayı birlikte yaşıyoruz. Birincisi, bildiğiniz gibi, Türkiye’den Hollanda’ya kitlesel işçi göçünün 50. yılı; ikincisiyse örgütümüz HTİB’in kuruluşunun 40. yıldönümüdür.
50 yılda vardığımız nokta nedir konusuna, öz örgütler ana teması altında biraz sonra gireceğiz. Elbette konu oldukça kompleks bir konudur ve bir öğlen sonu içerisinde tüm yönleriyle ele almak olanaklı değildir.
Gönül isterdi ki, yarım asır sonra göçmen işçiler konusu birçok etkinlikte ve çok yönlü olarak tartışılsın ve bu tartışmalar bundan sonra bize yol göstersin. Ancak bu yılın sonuna gelmiş olmamıza rağmen düzenlenen etkinliklerin ve yürütülen tartışmaların zayıflığının bizde biraz hayal kırıklığı yarattığını itiraf etmek zorundayım.
Hükümet çevrelerinin, başta üniversiteler olmak üzere bilimsel kuruluşların ve medyanın bu denli önemli bir konuya ilgisizliğini anlamakta maalesef güçlük çekiyorum.
Bu nedenle, konuya yakın bir ilgi gösteren ve bizimle birlikte bu konferansı düzenleyen Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü’ne (IISG) huzurunuzda içtenlikle teşekkür etmek istiyorum. Bu arada HTİB’in arşiviyle birlikte çok sayıda göçmen kuruluşunun arşivinin de IISG’de bulunduğunu ve bu özelliğiyle bu Enstitü’nün göçmen işçiler konusunda bir belge ve bilgi merkezine dönüştüğünü geçerken belirtmeliyim.
İkinci tarihi olay, bildiğiniz gibi HTİB’in kuruluşunun 40. Yılıdır. HTİB, 1974 yılında, Türkiyeli işçilerin, dönemin askeri yönetiminin zulmünden kaçan sosyalist gençlerin,
Ve Holandada Bulunan Fabrikalarda Calisan iscilerin, bunlarla dayanışma gösteren Hollandalıların ortak gayretiyle kuruldu. Dolayısıyla HTİB, salt etnik temele dayanan bir örgüt değil, enternasyonalist ideallerle kurulan bir örgütdür ve bu anlamda mayası sağlamdır.
Sıradan bir işçi derneğinin 40 yıl ayakta kalması pek rastlanan bir vaka değildir. HTİB, bu özelliğiyle bugün sadece Hollanda’nın değil, Avrupa’nın da en eski işçi derneklerinden birisidir.
Dostlarımız sık sık ‘bunun sırrı nedir’, diye soruyorlar. Onlara şu yanıtı veriyoruz. HTİB’in ayakta kalmasının sırrı onun amacında ve bu uğurda yürüttüğü kararlı mücadelede yatıyor.
Ne idi HTİB’in amacı?
Hollanda’da eşit haklar için mücadele ve Türkiye demokrasi güçleriyle dayanışma…
Bu ikili amaç bizi bugünlere taşıdı.
40 yılda, Hollanda’da göçmen işçilerle ilgili hiçbir eylem yoktur ki HTİB içinde yer almasın veya başını çekmesin.
Örgütümüz 1974 yılında kurulur kurulmaz eşit haklar için harekete geçti. Türkiyeli işçilerin kaldığı pansiyonlarda yaşam koşullarının düzeltilmesi için girişimlerde bulundu ve belirli iyileştirmeler sağladı.
1975 yılında kaçak işçilerin yasallaşması için zorlu bir mücadele başlattık ve 32 bin işçinin oturum almasında HTİB kilit bir rol oynadı. Birinci nesil işçiler bu mücadeleyi hâlâ unutmuş değiller. Çocuklarına, torunlarına anlatıp duruyorlar
Türkiyeli işçilerin Hollanda’da bulunmayan çocukları için sosyal yardım konusunda 1976 yılında ilk adımı attık.
1979 getirilen yeni ‘Yabancılar Yasası’na karşı yürüttüğümüz kararlı ve kitlesel mücadele sonucu bu ayırımcı yasa yürürlükten kaldırılmak zorunda kalındı.
Aile birleşimi için, anadilde eğitim için, vize konusunda, bedelli askerlik konusunda, konut sorununda, seçme ve seçilme hakkı konusunda, geri dönüş konusunda, gençlerle ilgili ve daha birçok konuda yürütülen eylemlerde HTİB her zaman ya başı çekti ya da etkin katılımcısı oldu.
Kadınlara, çocuklara karşı şiddet ve namus cinayetleri konusunda özel kampanyalar yürüttük. Eşcinsellik konusunun Türkiye toplumu içerisinde bir tabu olmaktan çıkarılması ve konuşulabilir olması için sürdürdüğümüz çalışmalar ise hâlâ devam ediyor.
Faşist cuntaya karşı, Türkiye’deki demokrasi güçleriyle sürekli ve kararlı bir mücadeleyi hayata geçirdik. Türkiye’deki anti-demokratik uygulamaları Hollanda kamuoyu nezdinde demaske ettik.
Bu örnekler bile nasıl zorlu bir yoldan geldiğimizi, geçmiş 40 yıla neleri sığdırdığımızı gösteriyor.
Ama mücadelemiz bitmedi, devam ediyor.
Sonuna kadar mücadele, sonuna kadar dayanışma diyoruz.
50. yılımızda görüşmek üzere, hepinizi tekrar sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.
Hoşçakalın.