//(2024) 8 Mart Uluslararası Kadınlar Günü

(2024) 8 Mart Uluslararası Kadınlar Günü

Kadınların mücadelesi yükseliyor

Yeniden 8 Mart Uluslararası Kadınlar Günü’nü kutluyoruz. Kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini sembolize eden bu gün ile uluslararası sosyalist hareketin adalet, eşitlik, özgürlük mücadelesi içiçe geçmiştir. Bu vesileyle 5 Mart 1871 tarihinde doğan uluslararası kadın ve sosyalist hareketin yılmaz savaşçısı Rosa Luxemburg’u anmadan geçmek istemiyoruz.

Kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi sanıldığı gibi kolay geçmedi, büyük bedeller ödendi. Eğer bugün geçmişe göre bazı haklar kazanıldıysa bunlar Rosa Luxemburg’ların, Clara Zetkin’lerin, Emma Goldman’ların, Aletta Jacobs’ların, Nezihe Muhiddin’lerin sayesindedir.

Evet, verilen mücadeleler sonucu önemli haklar elde edildi ama gidilecek daha çok yol var. Unutmamak gerekir ki günümüzde Afganistan’da kızlar eğitime devam edemiyorlar, siyasal islamcı Taliban rejimi kadınları evlerine hapsettiler. İran’daki siyasal islamcılar sokaklara saldıkları ‘ahlak polisleri’yle kadınların saçlarını örtüp örtmediklerini kontrol ediyorlar, zalimce copluyorlar ve öldürüyorlar. Filistin’de kadınlar aileleriyle birlikte İsrail bombaları altında aç susuz, çaresizce acı çekiyorlar, soykırımı yaşıyorlar. Gelişmiş kapitalist ülkelerde de kadınların durumu toz pembe değil. Kadınları küçük ve hakir gören, eşit ise eşit ücret ödemeyen anlayış varlığını hâlâ sürdürüyor. Ne var ki, bu yıl bizi en fazla üzen olaylardan birisi Türkiye’de kadın cinayetlerinin artması oldu.

Azgelişmiş her ülke gibi Türkiye’de de kadın cinayetleri bidayetten beri vardı. Kadına değer vermeyen, onu eve mahkum eden, bir ‘cinsel obje’ ya da ‘kuluçka makinesi’ olarak gören arkaik itaat kültürü sonucu kadınlar toplumsal yaşamda geri bırakıldılar ve ezildiler.  Ama bu durum siyasal islamcı Erdoğan iktidarı döneminde katmerlenerek arttı. Tarikatların, dini cemaatlerin baskısı altında Erdoğan, kadınları korumayı amaçlayan İstanbul Sözleşmesi’nden bir kararnameyle çıkıverdi.

Erdoğan’ın iktidarı döneminde kadın cinayetleri de olağanüstü ölçüde arttı. Dönemin Adalet Bakanı’nın parlamentoda bir soru önergesine verdiği yanıta göre 2002’de 66, 2003’de 83, 2004’te 128, 2005’te 317, 2006’da 663, 2007’de 1011 kadın öldürülmüştür. Ne var ki bu rakamlar daha sonra parlamentonun internet sayfasından silinmiştir.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verilerine göre 2008’de 80, 2009’da 109, 2010’da 180, 2011’de 121, 2012’de 210, 2013’te 237, 2014’te 294, 2015’te 303, 2016’da 328, 2017’de 409, 2018’de 440, 2019’da 474 olmak üzere 2008-2019 yılları arasında toplam 3.185 kadın öldürülmüştür. Bir başka kaynağa göre bu rakam son on yılda 4197’dir. Sadece 2023’un ilk dört ayında 165 kadının öldürüldüğü belirtilmektedir. Yalnız bu rakamlara ‘faili meçhul’ cinayetler dahil değildir. Örneğin son zamanlarda ‘balkondan düştü’ ya da ‘evinde ölü bulundu’ türünden haberlerin artması oldukça dikkati çekicidir. Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz’de artan kadın intiharlarının dini töre ve sosyal baskılar nedeniyle olduğu elbette inkar edilemez.

Rakamlar ve nedenleri farklı olsa da Türkiye’de her gün en az bir kadının cinayete kurban gittiği anlaşılmaktadır. Öldürenler genellikle eski veya yeni kocası, erkek arkadaşı ya da aile fertlerinden birisi olmaktadır. İtaat kültürü, namus koruyuculuğu, dini baskılar, artan yoksulluk ana faktörler olarak ön plana çıkıyorlar. Türkiye’de islami bir rejimi oturtmaya çalışan Erdoğan iktidarının kadın cinayetlerinin artmasındaki rolüyse rakamların dilinden anlaşılmaktadır.

Kadın cinayetleri artıyor ama kadınların mücadelesi de yükseliyor. Türkiye’de günümüzde en aktif toplumsal grubun kadınlar olduğunu görüyoruz. Kadınların hem örgütlülük düzeyi yükseliyor, hem de eylemsel etkinlikleri artıyor. Hemen hemen her gün kadınların hakları için sokaklara, meydanlara çıktığını, kadınları korumayan hükümeti protesto ettiğini görüyoruz. Bu mücadeleye diğer sivil toplum örgütleri de destek veriyorlar.

Biz de örgüt olarak kuruluşumuzdan bu yana kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesine destek verdik. Bununla onur duyuyoruz. Bundan sonra da destek vermeye devam edeceğiz. Güneşin doğduğuna nasıl inanıyorsak, kadın düşmanlarının da bir gün tarih sahnesinden silineceğine öyle inanıyoruz. İnsanlık tarihine bir göz attığımızda kadınların, halk düşmanlarının hep kaybettiğini, eninde sonunda kazananların daima eşitlik ve özgürlük yanlıları olduğunu görürüz. Yine biz kazanacağız ve zalimleri tarihin çöp sepetine atacağız.

Yaşasın 8 Mart Uluslararası Kadınlar Günü!

Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB)

Kadınlar hangi bahanelerle öldürülüyor? Katiller için nasıl ceza indirimi  uygulanıyor ? | Euronews

(2024) Internationale Vrouwendag op 8 maart

De Strijd van Vrouwen neemt toe

Opnieuw vieren we de Internationale Vrouwendag op 8 maart. Deze dag, die de strijd van vrouwen voor gelijkheid en vrijheid symboliseert, verweeft zich met de strijd van de internationale socialistische beweging voor rechtvaardigheid, gelijkheid en vrijheid. Bij deze gelegenheid kunnen we niet voorbijgaan aan de onvermoeibare strijder van de internationale vrouwen- en socialistische beweging, Rosa Luxemburg, geboren op 5 maart 1871.

De strijd voor gelijkheid en vrijheid voor vrouwen verliep niet zo gemakkelijk als verondersteld; er werden grote offers gebracht. Als er vandaag belangrijke rechten zijn verworven, is dat te danken aan figuren als Rosa Luxemburg, Clara Zetkin, Emma Goldman, Aletta Jacobs en Nezihe Muhiddin.

Ja, belangrijke rechten zijn verkregen als gevolg van strijd, maar er is nog een lange weg te gaan. Het mag niet worden vergeten dat zelfs vandaag de dag in Afghanistan meisjes hun opleiding niet kunnen voortzetten; het islamitische Taliban-regime heeft vrouwen aan huis gebonden. In Iran controleren islamitische autoriteiten of vrouwen hun haar bedekken via de ‘morality police’, die hen brutaal slaan en doden. In Palestina lijden vrouwen samen met hun families onder Israëlische bommen, ervaren honger, dorst en hulpeloosheid, en ondergaan genocide. Zelfs in ontwikkelde kapitalistische landen is de situatie van vrouwen niet rooskleurig. Er is nog steeds een begrip dat vrouwen kleinerend en vernederend behandelt, en hen geen gelijke lonen betaalt als ze als gelijken worden behandeld. Een van de meest verontrustende incidenten voor ons dit jaar was echter de toename van femicides in Turkije.

Zoals in elk onderontwikkeld land bestaan femicides in Turkije al sinds mensenheugenis. Door de archaïsche cultuur van gehoorzaamheid, die vrouwen niet waardeert, maar hen eerder thuis gevangen houdt en hen beschouwt als louter ‘seksuele objecten’ of ‘broedmachines’, zijn vrouwen in het sociale leven achtergebleven en onderdrukt. Deze situatie is echter exponentieel geëscaleerd tijdens het bewind van de regering van Erdogan. Onder druk van sekten en religieuze congregaties trok Erdogan zich snel terug uit het Istanbul-verdrag, dat tot doel had vrouwen te beschermen.

Tijdens het bewind van Erdogan zijn ook femicides buitengewoon toegenomen. Volgens het antwoord van de minister van Justitie op een parlementaire vraag werden er in 2002 66 vrouwen vermoord, in 2003 83, in 2004 128, in 2005 317, in 2006 663 en in 2007 1011. Deze cijfers werden echter later van de website van het parlement verwijderd. Volgens de gegevens van het Platform “We Will Stop Femicide” werden er tussen 2008 en 2019 in totaal 3.185 vrouwen vermoord, met 80 in 2008, 109 in 2009, 180 in 2010, 121 in 2011, 210 in 2012, 237 in 2013, 294 in 2014, 303 in 2015, 328 in 2016, 409 in 2017, 440 in 2018 en 474 in 2019. Volgens een andere bron is dit aantal 4.197 in de afgelopen tien jaar. Er wordt gesteld dat er in slechts de eerste vier maanden van 2023 165 vrouwen zijn vermoord. Deze cijfers omvatten geen ‘onbekende’ moorden. Zo is de toenemende zelfmoord van vrouwen in Oost-Anatolië, Zuidoost-Anatolië en de Zwarte Zeeregio’s ongetwijfeld het gevolg van religieuze gebruiken en sociale druk.

Hoewel de cijfers en redenen kunnen variëren, wordt begrepen dat er in Turkije minstens één vrouw per dag wordt vermoord. De daders zijn meestal de voormalige of huidige echtgenoot, vriend of een familielid. De cultuur van gehoorzaamheid, de bescherming van eer, religieuze druk en toenemende armoede komen naar voren als belangrijke factoren. De rol van de regering van Erdogan, die probeert een islamitisch regime in Turkije te vestigen, in de toename van femicides wordt begrepen uit de taal van de cijfers.

Terwijl femicides toenemen, neemt ook de strijd van vrouwen toe. Vandaag de dag zien we dat vrouwen de meest actieve sociale groep in Turkije zijn. Niet alleen neemt het niveau van organisatie van vrouwen toe, maar ook hun actieve acties nemen toe. We zien dat vrouwen bijna elke dag de straat op gaan en pleinen bezetten, protesterend tegen de regering die de rechten van vrouwen niet beschermt. Andere maatschappelijke organisaties steunen deze strijd ook.

Als organisatie hebben we sinds onze oprichting de strijd voor de gelijkheid en vrijheid van vrouwen gesteund. We zijn er trots op. We zullen dit ook in de toekomst blijven steunen. Net zoals we geloven in de zonsopgang, geloven we ook dat de vijanden van vrouwen op een dag van het podium van de geschiedenis zullen worden gewist. Wanneer we naar de geschiedenis van de mensheid kijken, zien we dat de vijanden van vrouwen, de vijanden van het volk, altijd verliezen, en de winnaars altijd zij zijn die voor gelijkheid en vrijheid staan. We zullen opnieuw winnen, en we zullen de onderdrukkers in de vuilnisbak van de geschiedenis gooien.

Lang leve de Internationale Vrouwendag op 8 maart!

De Vereniging van Arbeiders uit Turkije in Nederland (HTİB)