//Can Atalay ve bütün siyasi tutuklular derhal serbest bırakılmalıdır!

Can Atalay ve bütün siyasi tutuklular derhal serbest bırakılmalıdır!

“Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”(Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 153 madde, son paragraf).

“Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 158. Madde).

Yukarıdaki maddeleri anlamak için herhangi bir okulu bitirmeye gerek yok, normal zeka düzeyindeki her kişinin rahatlıkla anlayabileceği bir açıklık ve netlik söz konusudur. Tabii eğer kişi kötü niyetli değilse!

Anayasa Mahkemesi, tutuklu bulunan Türkiye İşçi Partisi (TIP) Hatay milletvekili Can Atalay’ın bireysel başvurusu üzerine ‘hak ihlali’ kararını verdi. Bu durumda yerel mahkemenin derhal tahliye kararı vermesi ve Can Atalay’ın milletvekili andını içerek göreve başlaması gerekiyordu. Ne var ki yerel mahkeme, daha önceki bütün uygulamalara ters olarak dosyayı ikinci kez Yargıtay’a havale etti. Böylelikle anayasanın amir hükmünü ve Anayasa  Mahkemesi’ni tanımadığını ilan etmiş oldu. Peki, yerel mahkeme bu gücü nereden ve kimden alıyordu? Türkiye’deki mevcut siyasi durumu bilen herkes yerel mahkemenin bu cesareti Erdoğan’dan ve onun sarayında görev yapan danışmanlardan aldığını çok iyi biliyor.

Üstelik biz biliyoruz ki bu uygulama ilk kez olmuyor. Osman Kavala’da beraat ettiği bir davadan sonra tahliye edilmesi gerekirken yeni bir dava açılarak tahliyesi engellenmişti. Benzer bir uygulamayı Selahattin Demirtaş olayında da görüyoruz. HADEP eski milletvekili Gülten Kışanak tutukluluk süresini doldurmasına rağmen hâlâ serbest bırakılmıyor. Erdoğan hükümetinin hukuksuz uygulamaları saymakla bitmiyor.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en fazla tutuklunun olduğu  bir dönemi yaşıyoruz. Hapishanelerde üçyüzbin tutuklu var. Yatak sayısı yeterli olmadığı için mahkumlar nöbetleşe yatmak zorunda kalıyorlar. Türkiye adeta bir açık cezaevine dönüşmüş durumda. Bu manzara Türkiye’deki otoriter rejimin adım adım faşizme doğru evrildiğini gösteriyor. Erdoğan, hukuksuzluğu hakim kılarak, yargı organlarını değersizleştirerek, eğer ileride seçilemezse bunu tanımamanın yolunu yapmaya çalışıyor. Bunu önlemek gerekir.

Bunu önlemenin yolu, bu otoriter rejime karşı olan herkesi birleştirmekten geçer. Muhalefet güçleri dağınıklığa son verip toparlanmalı ve bu gidişe ‘dur’ demelidir. Can Atalay olayı, muhalefetin toparlanması ve güçlerini birleştirmesi için bir fırsat olabilir. Bu fırsat kaçırılmamalı ve birlikte hareket edilmelidir. Biz örgüt olarak, her zaman olduğu gibi, Türkiye’deki demokrasi mücadelesini destekliyor ve dayanışmamızı ilan ediyoruz. Şunu herkes bilmelidir ki, hiç bir otoriter rejim sürekli olamamış, er veya geç tarihin çöplüğüne atılmıştır. Demokratik güçler her zaman kazandılar ve kazanacaklardır. Buna inancımız tamdır.

Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB)