1Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Kadınların ikinci sınıf insan muamelesi görmesinin tarihi, sınıflı toplumların ortaya çıkışına dayanır. Kapitalizmle birlikte geleneksel aile yapısının değişikliğe uğraması ve kadınların da çalışma hayatında yer almaya başlaması bu durumu değiştirmedi Kadınlar çalışma hayatında ikinci plana itildi. Daha düşük ücretlerle çalışmak durumunda bırakıldı. Üstelik, çoğunlukla işgününün sonunda da ev işlevlerini yerine getirmekle sorumlu tutuldu.

26-27 Ağustos 1910 tarihlerinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde gerçekleşen 2. Enternasyonal’e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda, sosyalist kadın önder Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak anılması önerisini getirmiş ve öneri oybirliğiyle kabul edilmişti.

Fakat 16 Aralık 1977’de Birleşmiş Milletler’in 8 Mart’ı “Dünya Kadınlar Günü” olarak ilan etmesinin hemen ardından dünya emekçilerinin birlikte elde ettikleri bu mücadele gününün gerçek anlamını örtmeye yönelik ideolojik çalışmalar başlatılmıştır. Örneğin, burjuva ve orta sınıf kökenli kadınlar feminist mücadelede bütün kadınlara erkeklerin egemenliğine karşı mücadele etmesi gerektiğini söylemekte. Oysa sorunun kökeninde erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliği değil, toplumun sınıflara bölünmüş olması ve kapitalistlerin süregiden emek sömürüsünden çıkar sağlaması vardır.

Kadınların özgürlük mücadeleleri bu koşulların ortadan kaldırmak için verilen bir mücadeledir. Sosyalist kadın mücadelesi, kadınlara eşit ücret, çocuk bakımı için kreşler, ortak yemekhaneler, siyasi eşitlik ve toplumsallaşma talepleriyle hız kazanmış ve işçi hareketiyle iç içe geçmiş bir mücadele olarak yükselmiştir.

Emekçilerin eşitlik ve özgürlük mücadelesini yok sayan ve 8 Mart’ı bir kadın dayanışması gününe indirgemeye çalışan burjuva siyasetlere karşı durulmalıdır. Kadınların özgürleşmesinin önündeki engel sınıflı toplum yapısıdır.

Emperyalizm bugün kendi bölgesel çıkarları doğrultusunda gerektiğinde milliyetçi, gerektiğinde liberal, gerektiğinde dinci gerici akımları körüklüyor. Bu süreçte, tutucu ve gerici aile ilişkilerinden muzdarip, evin kölesi olmaya zorlanan; şiddete maruz kalan, eğitim ve çalışma hakkı elinden alınan; çalıştığında ise çifte sömürüye maruz kalanlar yine kadınlar olmaktadır.

Bütün kadınları, 8 Mart’a hak ettiği değeri verebilmek için bu saldırılara karşı mücadeleye çağırıyoruz.

Bu anlamda.

Kadinlarin Hayatin her alaninda esit hale geldigi,

Ozgurlestigi,

Egtim olanagini yaygin bir bicimde elde etgi,

Kendi aydinligini gelecek kusaklara yayabildigi,

Toplumun yonlendirilmesinde soz sahibi olabildigi ve esit haklalara sahip olmasi icin.HTIB, olarak caba gostermektir.

Yaşasın emekçi kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi!