//Türkiye’de Anayasa Darbesi

Türkiye’de Anayasa Darbesi

Türkiye’de Anayasa Darbesi

Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin kararları artık fiilen uygulanmıyor ve anayasa hükümleri pervasızca çiğneniyor. Bunun en son örneğini Can Atalay olayında gördük.

Bilindiği gibi, insan hakları savunucusu, avukat Can Atalay son genel seçimde Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Hatay milletvekili olarak seçilmişti. Milletvekili seçilmeden önce gerekli soruşturmalardan geçmiş ve Yüksek Seçim Kurulu tarafından da milletvekilliği onaylanmıştı.

Ne var ki bu karar Erdoğan iktidarı ve onun yargıdaki uzantıları tarafından söz konusu kişinin mahkumiyeti bulunduğu gerekçesiyle kabul edilmedi. Bunun üzerine Atalay’ın avukatları Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda  bulundular. Anayasa Mahkemesi, Atalay’ın milletvekilliğini kazandığına dair kesin hükümde bulundu ve bu karar resmi gazetede yayınlandı. Atılacak son adım bu kararın millet meclisinde okunması ve Can Atalay’ın tahliye edilerek meclisteki görevine başlamasıydı.

Daha önce de benzer olaylar yaşanmış, milletvekili olanların cezası seçim dönemi sonrasına ertelenerek tahliye edilmiş ve meclisteki yerini almıştı. Ancak bu kez AKP-MHP iktidarı bu kararı tanımadı ve üstelik parlamentoda muhalif milletvekillerine saldırarak kan akıttı. Bu olay Türkiye’nin siyasal tarihinde bir kırılma noktasını oluşturmaktadır ve geleceğe yönelik ağır sonuçlar doğuracağını öngörmek falcılık değildir.  Çünkü mevcut anayasaya göre Anayasa Mahkemesi en yüksek yargı organıdır, karşı çıkılsa bile herkes bu kararları uygulamakla yükümlüdür. AKP-MHP iktidarı bu kararı tanımayarak Anayasa Mahkemesi’ni fiilen ilga etmiş, anayasayı ise rafa kaldırılmış durumdadır. Bunun adı tam anlamıyla bir anayasa darbesidir, hukuken ve siyasi olarak ağır bir suçu oluşturmaktadır.

AKP-MHP iktidarı bu tutumuyla sadece bir anayasa darbesi gerçekleştirmiş olmadı, aynı zamanda kendi meşruiyetini de sorgulanır kıldı. Çünkü demokrasilerde hükümetler halk tarafından seçilir ancak meşruiyetini anayasalardan alırlar. Anayasa Mahkemesi’ni ve anayasa ilkelerini işlevsiz kılmakla AKP-MHP iktidarı kendi hukuki meşruiyetini de tartışmaya açmış olduğunun galiba farkında değil. Bu durumda muhalefetin hükümeti derhal çekilmeye zorlaması en tabii hakkıdır. Bunun da ötesinde bu gelişme anayasayı ve yasaları çiğneyen, baskı uygulayan bir iktidara karşı kitlelerin demokratik direnme hakkını doğurur. Anayasa hukuku alanında ulusal ve uluslararası otoriteler gayr-i meşru hükümetlere karşı direnme hakkını demokratik bir hak olarak savunmaktadırlar.

Yapılması gereken iş açık ve nettir. Muhalefet partileri ve sivil toplum örgütleri elbirliğiyle hukuk dışı yöntemlere başvuran hükümeti istifaya davet etmeli ve kitle hareketlerini geliştirerek çekilmeye zorlamalıdır. Aksi halde, kitle temeli daralan ve yönetme aczi içinde olan iktidar giderek daha anti-demokratik yöntemlere başvuracak ve mevcut otokratik rejim adım adım faşizme doğru kayacaktır. Bu gidişe vakit geçirmeden şimdiden dur demek gerekir. Muhalefet partileri ‘normalleşme’ya da ‘yumuşama’ hayallerine dalmamalı, meydanlara çıkan işçilerin, çiftçilerin, öğretmenlerin, doktorların sesine kulak vererek ‘hükümet istifa’ sloganını daha gür seslendirmelidir. Unutmamak gerekir ki sadece bugüne değil, geleceğe karşı da sorumluyuz ve ve eğer bugün zamanında ve doğru kararlar almazsak tarih bizi kesinlikle mahkum edecektir.

Avrupa’da yaşayan Türkiyeliler olarak her zaman olduğu gibi anavatandaki yurttaşlarımızın demokratik ve özgür bir ortamda yaşaması en büyük dileğimizdir. Ancak bu yaz tatili döneminde Türkiye’de gördüklerimiz bizi resmen şoke etti. AKP-MHP iktidarının Türkiye’yi ekonomik ve toplumsal olarak ne kadar kötü yönettiğini bizzat gördük ve tarifsiz üzüldük.

Şunu açıkça söylemek gerekir ki bu hükümet Türkiye’ye layık değildir. Çünkü bu güzel ve bereketli coğrafyada bu kadar yoksul ve zor koşullarda yaşamak için hiç bir neden yok. Ülkenin bu durumda olmasının tek nedeni, AKP-MHP iktidarının çevresinde toplanan haramiler ordusunun ülkeyi resmen talan edip soymasıdır.

Bu iktidarın gitmesi bizim de çıkarımızadır, çünkü baskıcı bir yönetimin yuttaşı olmak bizi de çok yönlü olarak etkilemektedir. Bizim de demokratik, özgür ve gelişmiş bir ülkenin çocukları, yurttaşları olmaya hakkımız var ve bu iktidar bu hakkımızı gasp ederek bize de zulmediyor. Bu nedenle Türkiye’deki adalet ve demokrasi mücadelesi aynı zamanda bizim de mücadelemizdir ve bu konudaki kararlılığımız kesin ve tamdır. Biz de Türkiye’deki işçiler, çiftçiler ve emekçiler gibi yüksek sesle haykırıyoruz:

AKP-MHP Hükümeti derhal istifa etmelidir!

Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB)